Sosyal medyaya, kendisinin ESP içinde erkek egemen şiddete maruz kaldığını ileri süren Neslihan (@neslihan) adlı bir kadının “Bu bir ifşadır” tweetini yayınlamasının ardından bir tartışma başlamış bulunuyor. Neslihan ile dayanışma içinde başka kadınların da bu ifşa dalgasına katılmalarının ardından SKM Merkez Yürütme Kurulu adına bir açıklama yayınlandı. Söz konusu açıklama şu ön açıklama ile sunuldu:
“Sosyal medyada maruz kaldığı cinsel suça karşı ifşa hakkını kullanan kadın arkadaşımızın ardından sosyalist kadınlara ve partimize yönelik karalama ve itibarsızlaştırma saldırısına dair Merkez Yürütme Kurulumuzun açıklamasıdır.” (Bkz. SKM @SosyalistKadın)
Bu ön açıklamada ilk anda göze çarpan şey, “kadın arkadaşa” sahip çıkıyor gibi yapılsa da, esas derdin “partiyi savunma” olduğudur. Açıklamada, Neslihan’ın ileri sürdüğü iddialar konusunda somut olarak tavır takınılmazken, partinin söz konusu olaydaki tavrının ne olduğu, varsa hatalarının eksikliklerinin ne olduğu konusunda somut tavır takınılmazken, sosyal medyadaki tartışmanın “sosyalist kadınları”, “esp’yi” ve örgütlü mücadeleyi itibarsızlaştırma saldırısı” olduğu noktasına yüklenilmektedir.
Kadına karşı her türden şiddete karşı mücadele ettiklerini ileri sürenler cephesinde, sol-sosyalist cephede yeni bir “me too” “ifşa ediyorum – uykularınız kaçsın” kampanyası başlamış durumda.
Bu noktada tartışmanın ekseni “ifşa doğru bir yöntem midir?” tartışmasına kaydırılmaktadır. SKM MYK tartışmasında bir yandan “ifşa bir hak” olarak sözüm ona savunulurken, hemen ardından ama “örgütlü kadınlar bakımından cinsel suçla mücadelede ifşayı; en ideal biçim olarak görmüyoruz” tavrı takınılmaktadır.
Devamen,
“Kadın özgürleşme mücadelesinde programatik ayrılıklarımızın olduğu, çeşitli nedenlerle birlikte yol yürüme zeminimizin kalmadığı ve yollarımızın ayrıldığı bazı arkadaşlarımızın; ifşayı kadın örgütünü, örgütlü kadınları karalamaya, teşhire varan açıklamalarına, somut olay, durum ve maruz kaldıkları cinsel suça, nasıl bir eksiklik yaşandığına veya yürüttüğümüz süreçte sorunlu yaklaşımın ne olduğuna dair bilgi vermeden sadece “şiddeti ve erkeği aklama” yaftası ile teşhir etmesini de kabul etmiyoruz. Bu yaklaşımlarla başta ifşanın içinin boşaltılıp iç hesaplaşmaya dönüştürülmesine, yine kadınlara ve kadın özgürlük mücadelesinin ilkelerine zarar vermesine ve erkek egemenliğini güçlendirmesine izin vermeyeceğiz. Bunun kadın özgürlük mücadelesini zayıflatıp erkek egemenliğini beslediğini unutmayan, unutturmayan bir sorumlulukla hareket etmeye devam edeceğiz. (…)” (SKM@SosyalistKadın)
Söz konusu olayın, olayların içyüzünü detaylı olarak bilmiyoruz elbette. Fakat buna rağmen ilgili açıklamalar temelinde şunu görebiliyoruz: Açıkça, olayın üzerine ciddi bir şekilde gidilip, sol-sosyalist saflarda da varlığını sürdüren erkek egemen yaklaşımlara karşı mücadelenin tutarlı bir örneği verileceğine, soyut laf kalabalığıyla geçiştirme çabası sergilenmekte ve dahası ifşada bulunan kadınlar “partiye” ve “örgütlü mücadeleye” saldırmak ile “kadın özgürlük mücadelesinin ilkelerine zarar verme” ile ve hatta “erkek egemenliğini güçlendirme” ile itham edilmektedir.
Bir bütün olarak topluma hâkim olan erkek egemenliği maalesef sol, devrimci ve komünist saflarda da varlığını korumaktadır. Ve bu noktada yapılacak bir tek şey vardır: Komünist ve devrimci saflardaki şovenizmin her biçimine ve görüntüsüne karşı her seviyede mücadele etmek. Ve bu salt “kadına yönelik her türden şiddete karşıyız”, “cinsel tacize karşı mücadele ediyoruz”, “kadının beyanı esastır”, “ifşa haktır” açıklamalarıyla olmaz! Kişilerin ya da örgütlerin samimiyetinin ölçütü bu noktada da pratiktir, uygulamadır! @Neslihan’ın açıklamasında olduğu gibi, bir kadın örgüt içinde muhatap arayıp, defalarca kapıları zorlamak zorunda kalıyorsa, onun mağduriyeti ve talepleri ciddiye alınmıyorsa, erkeğin “hapiste kalması”, “psikolojik durumu” vb. ile onun erkek şovenisti tavırları hafifletilmeye çalışılıyorsa, kadınların özgürlük mücadelesine önem verdiğini açıklayanlar açısından burada düpedüz bir ilkesizlik söz konusudur. Ve bu, böyle olduğu sürece sol, devrimci saflar kaba ve ince erkek şovenizminden arındırılamaz. Bu mücadelenin bir seferlik bir mücadele olamayacağı, uzun vadeli bir mücadele gerektirdiğinin bilincindeyiz. Ancak, biz devrimcileri ve komünistleri toplumun diğer kesimlerinden ayırt eden bir özelliği olmak zorundadır. Bunun tek yolu da kadınların özgürlük mücadelesine gerçekten gerekli önemi verdiğimizi tutarlı pratiğimizle göstermektir. Kadınların özgürlük mücadelesine zarar veren, emekçi kadınları sosyalist ve komünist örgütlenmelerden soğutan pratikler kadınların erkek şovenisti pratikleri ifşa etmesi değil, bizzat erkek şovenizminin kendisidir. Sosyalist kadınlar adına bunların savunulması ise düpedüz utanılacak bir durumdur.
Biz, ifşa salt bir hak değil, cinsel taciz ve şiddet bağlamında erkek şovenizmine karşı mücadelenin TEK ÇÖZÜMÜdür diyoruz. Bundan anladığımız, kadınların kendilerine yönelik erkek şovenisti saldırılar karşısında susmamasıdır. Biz komünistler, bizim içimizdeki ve çevremizdeki erkek şovenisti saldırılarda kadınları destekleyeceğimizi açıkladık ve açıklıyoruz. Ve bu, erkek kim olursa olsun, devrimci-komünist hareket içinde hangi “önemli konumda” olursa olsun böyledir, böyle olacaktır. Kadın yoldaşlarımızı ve arkadaşlarımızı bu konularda yüreklendiriyor, “kol kırılır yen içinde kalır” düşüncesini hiçbir şekilde kabul etmediğimizi açıklıyoruz. Bu konuda biz saflarımızda erkek egemen şiddete tolerans yok! şiarıyla yola çıkmış bulunuyoruz. Tüm kadın arkadaşlarımızı, bizi bizim pratiğimizle ölçmeye, bu konuda varsa hatalarımız, bunları bizim yüzümüze vurmaya çağırıyoruz.
Bu anlamda “ifşa bir haktır”, deyip arkasından “örgütlü kadınlar bakımından cinsel suçla mücadelede ifşayı; en ideal biçim olarak görmüyoruz”u eklemek, konuyu sulandırmaktır, oportünizmdir. “Örgütü koruma” adına tacize uğrayan kadın arkadaşı yalnız bırakmaktır, erkek şovenizmine arka çıkmaktır. Sosyalist mücadeleyi itibarsızlaştıran bizzat bu tür ilkesiz, oportünist tavırlardır. Buna kadınların kurtuluşu için mücadele eden öncü kadınların alet edilmesi, alet olması ise durumu daha da vahimleştirmektedir.
Biz tüm sol, devrimci örgütlerdeki ve çevresindeki kadın arkadaşları bu konuda daha yürekli, tutarlı ve kararlı mücadeleye çağırıyoruz. Eğer bir şeyler değişecekse, örgütler içindeki erkek yoldaşlarımızın erkek şovenisti tavırlarının ifşa edilmesi ve bunların üzerine gidilmesiyle değişecektir. Kadınların kurtuluşu mücadelesini gerçekten kendi mücadelesi olarak gören erkek yoldaşlarımızın bu mücadelede yanımızda olacağına ve bize tam desteği sunacağına inancımız tamdır!
27 Eylül 2021