Kayseri’nin Danişmentgazi Mahallesi’nde, 30 Haziran pazar günü bir çocuğun Suriyeli bir erkek tarafından cinsel istismara maruz bırakılması haberi ile başlayan mülteci karşıtı gösterilerde Suriyelilere ait çok sayıda işyeri ve araç tahrip edildi.
“Ülkemde mülteci istemiyorum” sloganı atan ırkçı güruh Suriyeli mültecilere saldırdı. Evler taşlandı. Evlere girilip insanlar sırf mülteci olduğu için darp edildi. İşyerleri, arabaları yakıldı.
Kayseri’den sonra Konya, Antalya, Hatay, Gaziantep, Antalya, İstanbul gibi diğer şehirlerde mülteci karşıtı gösteriler ve saldırılar yaşandı.
Antalya’nın Serik ilçesi Kökez Mahallesi’nde 17 yaşında Ahmet Handan El Naif isimli Suriyeli işçi sokakta yürürken önü 3 kişi tarafından kesildi. Ahmet Handan El Naif bıçaklanarak öldürüldü.
Mültecilere yönelik ırkçı saldırılar, egemenlerin her gün yeniden kışkırttığı ırkçılık, şovenizm ve Suriyeli düşmanlığının sonucudur. Toplumda göçmen karşıtlığı, Suriyeli düşmanlığı ne yazık ki önemli boyutlara, pogrom düzeyine ulaşmış durumdadır.
Toplumda mültecilere karşı ırkçı nefreti yayanlar, egemen sınıflardır. Egemen sınıfların mesajını alan ırkçılar harekete geçmektedir.
Irkçılık, milliyetçilik halkların en büyük düşmanıdır, halkların arasına sokulmak istenen en büyük kötülüktür.
Irkçılığın, milliyetçiliğin varabildiği boyutları görmek için Ermeni soykırımına, Yahudi soykırımına bakmak yeterlidir.
Suriye savaşından kaçan milyonlarca insan Türkiye’ye sığındı. Kötü koşullarda yaşayan, barınan, ucuz işgücü olarak kullanılan, ırkçı saldırılara uğrayan, Suriyeli göçmenler günah keçisi olarak görülmektedir.
İşsizliğin, ucuz işgücünün, zamların, enflasyonun, hayat pahalılığının, ücretlerin erimesinin, yoksulluğun sorumlusu/nedeni başta Suriyeliler olmak üzere göçmenler değil, kapitalist sömürü düzenidir! Gözünü daha fazla kâr hırsı bürümüş sermayenin egemenliğidir!
İnsanlar yerini yurdunu neden terk eder? Neden göç yollarına düşer? Neden kurulu düzenlerini, evlerini terk eder? Neden boğulma pahasına, denizleri kırık dökük deniz taşıtları ile aşmaya çalışır?
Önyargısız bu sorulara cevap verdiğimizde, mültecilik ve göç olgusunun temelinde yatan nedenler ortaya çıkar.
Mülteci olmanın temelinde, emperyalist, gerici devletlerin siyaseti ve emperyal hedefleri önemli rol oynamaktadır. Emperyalistler, kendi emperyalist çıkarları için savaş çıkarmakta, temsilci savaşları yürütmektedir. Göç yollarına düşmenin temel nedeni açlık, savaşlar ve kapitalist barbarlığın yarattığı koşullardır. Açlıktan, savaşlardan ve katliamlardan kaçanlar, sınırları yıkıp geçmektedirler. Mülteci sorunu, kapitalist-emperyalist sistemin eseridir. Mültecileri ülkelerinden koparan, yollara düşüp başka topraklarda birer rehine gibi yaşamaya mahkûm eden emperyalist haydutlardır. Denizlerin karanlık sularına gömülen gemilerde ve botlarda yaşamlarını yitirenlerin, sınır boylarında kurşunlananların sorumlusu da onlardır.
Mülteciler gittikleri her ülkede günah keçisi olarak görülmektedir. Egemen sınıflar, mültecilerin durumunu ırkçılığın körüklenmesi için kullanmaktadır. Irkçı tavırlarla karşılaşmaları, toplum içindeki sosyal statülerini kaybetmeleri, bir topluluğa olan aidiyetlerini kaybetmeleri, mültecilerin sosyal ve kültürel alanda yaşadıkları sorunların başında gelmektedir. Travmatik yolculuk süreçleri, yol boyunca karşılaşılan zorluklar, kötü muameleler, kimlik yokluğu, belirsizlik, korku, endişe, kalınan yer ile ilgili zorluklar ve her an geri gönderilme korkusu yaşanan sorunların başında gelmektedir.
Dünyada milyonlarca insan yaşam alanlarını savaş, yoksulluk, açlık, kuraklık vb. çeşitli nedenlerle yaşanamaz hâle gelmesi sonucu daha iyi yaşayabileceklerini düşündükleri alanlara göç etmek için yollara düşüyor.
Sınırlar kaldırılsın! Herkese kalma hakkı!
İşçilerin, emekçilerin yaşadığı sorunların nedeni göçmenler/mülteciler değildir!
İnsanların yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmasının nedeni kapitalizmdir.
Burjuva muhalefetin körüklediği, iktidarın tavır değiştirdiği, sol içinde de yaygın olan göçmen karşıtlığına karşı çıkalım!
Türkiye göç ve geçiş ülkesidir. Çözüm ülkelerin sınırlarına duvarlar örmek değildir. Çözüm göçmenleri kamplara tıkmak, güvencesiz ülkelerine göre zorla geri sürmek değildir.
Göçmenler konusunda bütün ülkelerde, göçmenlere kalma, özgür seyahat, her konuda eşit haklar ve vatandaşlık hakkı sorunun çözümüdür. Burjuva devletlerin tümünün bu konudaki siyaseti göçmenleri kendi iç sorunlarının günah keçisi yapmaktır. Irkçılığı körüklemektir. Emekçileri birbirine düşman etmektir. Çözüm bunu yapanların iktidarlarını devirmekte, işçilerin emekçilerin iktidarlarını kurmaktadır.
“Ülkemiz elden gidiyor”, “Ülkemizde yabancı haline geliyoruz” vb. söylemler örneğin Avrupa’da bugün hala Türkiyeli/Kuzey Kürdistanlı göçmenlere yönelik ırkçı söylemlerin alaturka versiyonudur.
Göçmenlere karşı ırkçı politikaları iktidar mücadelesinde araç haline getiren burjuva politikacılarının bu tavırlarını mahkûm edelim.
Yaşasın işçilerin emekçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Irkçılık öldürür, dayanışma yaşatır!
2 Temmuz 2024