Siyonist İsrail devleti, 13 Haziran Cuma günü erken saatlerde İran’ı bombalamaya başladı.
İsrail ordusu, İran’ın nükleer programını vurmak için önleyici, hassas ve kombine bir saldırı başlattıklarını, “İran’ın farklı bölgelerindeki nükleer hedefler de dâhil olmak üzere düzinelerce askeri hedefe yönelik saldırıları içeren ilk aşamanın tamamlandı”ğını duyurdu.
İsrail Başbakanı Netanyahu, “İran’a operasyon gerektiği kadar sürecek. İran’ın nükleer zenginleştirme programının kalbine saldırdık. Natanz Nükleer tesisindeki bilim insanlarını hedef aldık. İran’ın farklı bölgelerindeki nükleer tesisleri ve onlarca askeri hedefi vurduk, ilk aşama tamamlandı” dedi.
İran’a yönelik hava saldırılarında, nükleer tesisler, balistik füze fabrikaları, askeri komutanlar, nükleer bilimciler vs. hedef alındı. Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Hüseyin Selami ve İran Atom Programı’nda çalışan kimi mühendisler öldürüldü.
Molla rejimi lideri Ali Hamaney İsrail’in saldırılarına sert karşılık vereceklerini açıkladı.
Siyonist barbarlık Ortadoğu’yu kan deryasına çevirdi. Başta ABD olmak üzere Batılı emperyalist güçler İsrail’i destekliyor. Siyonist barbarlık kural sınır tanımıyor.
Batılı emperyalist blok, siyonist İsrail devletinin Filistin’de yürüttüğü haksız, sömürgeci, emperyalist savaşın tarafıdır. Bu savaşta batılı emperyalist blok Siyonist İsrail devletinin arkasında durmaktadır.
ABD ve onun Ortadoğu’daki ileri karakolu olan İsrail açısından İran açık savaş hedefidir.
İsrail, ABD İran’ın atom bombası yapabilecek seviyeye ulaşmasını, atom bombasına sahip olmasını istemiyor.
İran’a yönelik “Yükselen Aslan” adı verilen saldırılar öncelikli olarak İran’ın atom bombası yapma kapasitesini önlemeye/yok etmeye yöneliktir.
Yeni paylaşım savaşının arenası Ortadoğu!
İsrail ile İran arasında savaş, emperyalist dünyada değişen güç dengelerinin zorunlu kıldığı dünyanın yeniden paylaşılması dalaşının bir parçasıdır.
Çin’in emperyalist büyük güç hâline gelmesi ile birlikte uluslararası alanda emperyalist dünyada güç dengeleri değişti.
Bozulan ve değişen güç dengeleri, emperyalistler arasındaki çelişmeleri iyice keskinleştirdi ve yeni bir dünya savaşı tehlikesini büyüttü.
Güç dengelerinin bozulması, çelişmelerin sertleşmesi 2010’lu yıllardan itibaren dünyanın giderek net bir şekilde iki kampa bölünmesi yönünde gelişmelere yol açtı.
Bir yanda başta ABD emperyalizmi, Batılı emperyalist büyük güçler; öbür yanda en büyük ekonomik güç olarak Çin emperyalizmi, en büyük ikinci askeri güç olarak Rus emperyalizmi ve müttefikleri var. Dünya kabaca Batı/Doğu olarak bölünmüş durumdadır.
Bu iki kamp dünyanın her yerinde kapışma hâlindedir. Ortadoğu’da da iki kamp/blok kapışma halindedir.
Batılı emperyalistlerin, siyonist İsrail’in kendi çıkarları doğrultusunda Ortadoğu’yu dizayn etme savaşına İran ve uzantıları olan örgütler direnmektedir.
Suriye, Irak, Filistin, Yemen yeniden paylaşım savaşı alanlarıdır.
Bu alanlarda bütün emperyalist güçlerin ve bir dizi yerel gücün içinde yer aldığı savaş, savaşan esas güçler ele alındığında anda Rusya ile ABD arasında Ortadoğu’nun yeniden paylaşılması için yürüttükleri bir savaştır.
Ortadoğu’daki savaşlarda savaşan iki ana gücün andaki müttefikleri şunlardır:
-ABD/İsrail/Mısır/Suudi Arabistan/Birleşik Arap Emirlikleri/Batılı emperyalist güçler/PYD/YPG/Yeni Suriye yönetimi.
-Rusya/İran ve dolaylı olarak Çin. Rusya Esad rejiminin yıkılması nedeniyle Suriye’de etkisi azalmış durumdadır.
Çin henüz askeri olarak paylaşım savaşına doğrudan müdahil değil. Fakat Ortadoğu’da ekonomik olarak güçlü olarak var ve gelişen bir güç konumunda.
Türkiye yeniden paylaşım dalaşı içinde şekillenen iki cephede de yer almıyor, kendi savaşını yürütüyor. Bu savaşta her iki cephe ile kendi savaş hedeflerine hizmet edecek geçici ittifaklara giriyor.
Savaşa karşı tavır
Komünistler savaşı önce kimin saldırdığı, kimin savunmada olduğu ikilemine göre değerlendirmezler.
Bir savaşta önce kimin saldırdığı, kimin kendisini savunduğu önemli değildir. Önemli olan savaşın ne için yapıldığı, hangi sınıflar önderliğinde, hangi amaçlarla, hangi siyasetin ürünü olarak yürütüldüğüdür.
Siyonist İsrail devleti ile İran devleti arasındaki savaş; Ortadoğu’da yürüyen emperyalist paylaşım savaşının bir parçasıdır. Bu savaşta desteklenecek bir yan yoktur. Bu savaş iki yanlı haksız, gerici bir savaştır.
İran’ın İslamcı faşist molla rejimi ile İsrail’in siyonist faşist Netanyahu rejimi arasındaki savaşta, işçilerin, emekçilerin hiçbir çıkarı yoktur. Ortadoğu’yu daha da karıştıracak savaş emperyalist, gerici, haksız bir savaştır! Siyonist Netayahu rejiminin, İran’da İslamcı Mollaların kendi çıkarları için yürüttükleri gerici, karşı devrimci savaşa karşı çıkmalıyız.
İranlı, İsrailli işçiler, emekçiler hazırlanan savaşa karşı çıkmalı, ellerindeki silahı kendi burjuvazilerine çevirmelidirler. Savaşı devrim için iç savaşa dönüştürme ve savaştan devrimle çıkmak hedef olmalı, bunun için çalışılmalıdır.
Fiili olarak savaşa katılmayan ülkelerin komünistlerinin görevi emperyalist savaşın gerçek niteliğini teşhir etmek yanında, savaş tarafı ülkelerin devrimci komünist güçlerine mümkün olan en büyük desteği vermektir.
Ortadoğu’yu barış, huzur bölgesi yapmak mümkündür. Bunun için burjuva rejimlerin yıkılması, kapitalizmin yıkılması mutlak gerekliliktir.
Bu nedenle düşman bir bütün olarak kapitalist sistemdir. Emperyalizmdir. Onun geçici olan şu veya bu temsilcisi değil!
Kahrolsun emperyalizm!
Kahrolsun gerici, haksız, emperyalist savaşlar!
Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!
13 Haziran 2025