Ocak ortasından bu yana yüzbinlerce, hatta milyonlarca insan ülkenin dört bir yanında sokaklara akın ederek subjektif olarak herhangi birini tercih ederek “EkelhAFD”[Almancada ekelhaft: iğrenç sözcüğüyle kelime oyunu yapılarak faşist AfD (Almanya İçin Alternatif)’e atıfta bulunuyor –ÇN] ye, “sağa karşı”, “faşizme” karşı gösteri yaptı. Bu gerçekten etkileyici kitle hareketinin başlangıç noktası “Correctiv”den gelen bir rapordu. “Bağımsız, araştırmacı gazetecilerin” bir derneği olan bu araştırma kolektifi, Nisan 2024’te, bir kısmı Alman Anayasayı Koruma Dairesi tarafından gözetim altında tutulan tanınmış Alman ve Avusturyalı Neo-Nazilerin Potsdam yakınlarındaki bir şato otelde yaptığı toplantı hakkında bir rapor yayınlandı.
Resim: “Correktiv”i destekleyici bir döviz
Bunda “Almanya’ya Karşı Gizli Plan” [1] sansasyonel başlığı altında yayınlanan makalelerden bazıları, bazı AfD yetkilileri de dâhil olmak üzere, katılan faşo kodamanların konuşmalarını ve bazı fotoğraflarını belgeledi. Başlangıçta bu şüphe uyandırıcı toplantı hakkında şöyle deniyor: “Kimsenin bu toplantıyı bilmemesi gerekiyor: Üst düzey AfD politikacıları, Neo-Naziler ve mali açıdan güçlü işverenler Kasım ayında Potsdam yakınlarındaki bir otelde buluştu.”
Yani şato otele tesadüfen gelen misafirlere de açık olan gizli bir toplantı! Correctiv makalesinde şunlar belirtiliyor: “Binanın içinde de gizlice çekim yapabildik. Bir muhabir, elinde kamerayla gizli görevdeydi ve otele farklı bir isimle giriş kaydı yaptı.” Hiçbir şekilde gizli olarak hazırlanmayan, en iyi hâlde son derece taşralı, amatörce ve işgüzar olan bu toplantının “gizli toplantı” olarak abartılması, Correctiv raporu sayesinde oldu. Rapora göre, bu, “yeniden geriye göç” için “gizli planı” olan bir “gizli toplantı”ydı.
Sosyologların Almancasında “remigration” olarak adlandırılan şey, hukukçuların Almancasında “göçmenlerin ülkelerine geri gönderilmesi” anlamına geliyor. Ve bu mekanizma kesinlikle gizli ya da yeni değil, bilakis bu, aman aman öylesine çok demokratik Alman ülkesindeki geçerli yasa ve uygulamadır. 18 Ocak 2024’te, trafik lambası [Almanya’daki mevcut üç partili koalisyonun kırmızı (SPD – Sosyal Demokrat Parti), yeşil (Yeşiller) ve sarı (Özgürlükçü Parti)’nin anıldığı renklere atıfta bulunuyor –ÇN] koalisyonunun sunduğu “Ülkesine Geri Dönüşü İyileştirme Yasası” Almanya Federal Meclisi’nde kabul edildi. Bu yasada yapılan “iyileştirmelerin”(!!!) özünde, “arama seçeneklerinin genişletilmesi ve ülkeden ayrılırken gözaltı süresinin uzatılması ile işlemlerinin hafifletilmesi” vb. [2] yer alıyor.
Federal Meclis’ten pek çok ikiyüzlü, bu yasanın tartışıldığı ve yasanın çıkarıldığı günlerde AfD faşistlerine karşı düzenlenen anti-faşist gösterilere katılma, hatta “AfD’nin rezilce planları”na karşı konuşmalar yapma cüretini gösterdi!
Oysa bu bağlamda AfD’den kaynaklanabilecek bir yasayı daha yeni geçirmişlerdi. Pek çok göçmenin etkili bir şekilde kitlesel olarak sınır dışı edilmesini kolaylaştıracak bir yasa.
Yeni olan nedir?
Correctiv’in web sitesi raporla ilgili en sık sorulan soruları yanıtlıyor. Diğerlerinin yanında “AfD zaten uzun süredir “geriye göç” terimini kullanıyor. Peki, o hâlde araştırmada yeni olan ne?” sorusunun da cevabı şu şekilde:
“AfD ‘geriye göç’ hakkında kamuoyu önünde konuştuğunda, bu kavramı gizli toplantıdakinden farklı bir şekilde kullanıyor. Parti, resmi olarak yaptığı açıklamalarda, suç işleyen sığınmacıların veya kendilerine sabır gösterilen koruma talebinde bulunanların Almanya’yı terk etmesini sağlamak istediklerinden bahsediyor. Ancak Potsdam’daki toplantıda bu kavram tamamen farklı bir şey için kullanıldı:
Yuvarlak masa toplantısının katılımcıları, göç geçmişi olan Alman vatandaşlarına ülkeyi gönüllü olarak terk etmeleri konusunda zorlandırılmaları gerektiğini açıkça dile getirdi. Toplantıda baş konuşmacı ünlü neo-Nazi Martin Sellner kitabında bu tezi savunuyor. Ülkeden def edilmesi gereken birçok gruptan söz ediyor.
Federal Meclis’ten, Federal Yürütme Kurulu çevresinden AfD’li politikacıların ve bir parlamento grup liderinin artık planının uygulanmasıyla agresif bir şekilde uğraştığı daha önce kamuoyu tarafından bilinmiyordu.” [3]
Bu, bu şekliyle düpedüz doğru değil.
AfD’li siyasetçilerin Aryan-Alman üstün ırk ideolojisine sahip ayan beyan ırkçılar oldukları ve hatta Federal Meclis’teki konuşmalarında “Burka giyenler, başörtülü kızlar ve sübvanse edilen bıçaklı adamlar ve diğer işe yaramazlar” tarafından istismar edilecek “yabancılardan arınmış saf bir vatanı” seve seve tercih ettiklerini gizlemedikleri uzun zamandır kamuoyunca bilinmektedir. Ancak Correctiv araştırmacıları muhtemelen bu gerçeği gözden kaçırdılar! [4]
AfD’de kesinlikle önemsiz bir figür olmayan Höcke gibi bir Nazi, yıllardır “Alman halkının kendi ülkelerinde azınlık hâline geldiği” hakkında atıp tutması da bu araştırmacıların dikkatinden kaçmış olabilir. İşte bazı orijinal Höcke alıntıları:
“Kendi ülkenizde azınlık hâline gelerek vatanınızı kaybedersiniz. Batı Almanya’nın büyük şehirlerinde artık biz Almanlar kendi ülkemizde azınlık durumundayız.” “Yukarıdan emredilen çokkültürlü bir devrimden başka bir şey olmayan sözde göç politikası, Alman halkının ortadan kaldırılmasından başka bir şey değildir” [5]
AfD’nin 2021’den bu yana “sıfır göç” olan göç konusundaki görüşü de Correktiv ekibi araştırmacıları tarafından herhâlde bilinmiyor?!
“Halkın devşirilmesine karşı geriye göç” AfD programının bir parçasıdır! [6]
Temel Yasa: Almanlar ve “Yabancılar”
Avusturyalı faşist Sellner’in gizli toplantıda konuk konuşmacı olarak sunduğu “plan” tam da budur. Correctiv raporu bu planı şu şekilde özetlemektedir:
Resim: Göstericiler ellerinden yabancı/göçmenlerin (Türkiyelilerin) konuştuğu kırık Almancayla yazılmış dövizler taşıyorlar: Örn.: Aynwanderung: Einwanderung: Göç; Nix sürük: Nichts zurück: Geri gitmiyoruz!
“İnsanlar sözde yanlış ten rengine ya da kökene sahiplerse ve Sellner gibilerin görüşüne göre yeterince ‘asimile’ olmamışlarsa, Almanya’dan def edilebilmelidirler. Alman vatandaşı olsalar bile. Bu, ülkedeki insanların varlığına yöneliktir. Bu, Temel Kanuna, vatandaşlık hakkına ve eşitlik ilkesine bir saldırı olacaktır.”
Yani Correctiv ekibi için mesele, nihai olarak faşistlerin “Vatandaşlık ve eşitlik ilkesine ilişkin Temel Kanun”a yönelik iddia edilen saldırılarını açığa çıkarmak ve bunlarla mücadele etmektir. Muhtemelen bu yüzden raporlarının başlığını “asimile edilmemiş yabancıların Almanya’dan sınır dışı edilmesine yönelik gizli plan” veya buna benzer bir başlık olarak değil, bilakis “Almanya’ya karşı gizli plan!” olarak adlandırıyorlar.
Ancak ırkçı yaklaşım zaten “Federal Almanya Cumhuriyeti Temel Kanunu”nda (GG) yer alıyor. Temel Kanunun daha önsözünde şu ifadeler yer alıyor: “Tanrı ve insan nezdindeki sorumluluğunun bilincinde olan ve birleşik bir Avrupa’nın eşit haklara sahip bir üyesi olarak dünya barışına hizmet etme iradesiyle ilham alan Alman halkı, kendisinin anayasal yapıcı erki sayesinde bu Temel Yasayı kendisine çıkarmıştır.” [7]
“Tamamen doğal olarak” sadece “Alman halk”ından bahsediliyor ve bu öznenin kimlerden oluştuğu hiçbir yerde açıklanmıyor.
Toplanma hakkı (gösteri hakkı) (GG § 8), “dernek ve birlikler kurma” hakkı (GG § 9), “Federal bölge genelinde serbest dolaşım hakkı (GG § 11), “meslek, işyeri ve eğitim kurumunu özgürce seçme” hakkı (GG § 12) Almanya’da yaşayan herkese değil, yalnızca “Almanlara” verilmektedir. Bununla, bu temel hakların Almanya’da yaşayan insanların bir kısmından, yani “yabancılar”dan açıkça geri alınmaktadır.
İstatistiksel olarak 2023 yılında Almanya’da toplamda 83.875 milyon insan yaşıyordu.
Bunlardan 58.968 milyonu göç geçmişi olmayan insandır. 24.907 milyon göç kökenli insan var. Yani Almanya’da yerleşik nüfusun yaklaşık yüzde 30’u –etnik açıdan konuşursak– Alman değildi! 12.509 milyon, 2023’te Almanya’da yaşayanların yaklaşık yüzde 15’i “yabancı”ydı. [8]
Yani Alman vatandaşlığı olmayan insanlar! Onlar Almanya’nın Temel Kanunu’nda yukarıda sayılan temel haklardan mahrum bırakılıyor!
Gelecekte bu, etnik olarak Alman olmayan ancak Alman vatandaşı olan nüfusun bir kesiminin bu haklarının iptal edilmesi yönünde yalnızca küçük bir adım olacaktır. Ve bu temel yasa Correctiv ekipleri tarafından göklere çıkarılmaktadır!
Skandal ve anti-faşist kitle hareketi
Correctiv’in faşist toplantıya ilişkin raporu, devlet medyası başta olmak üzere tüm ana akım medyada eş zamanlı yayımlandı ve o zamana kadar faşistlerin oluşturduğu tehlikeyi fark etmeyen veya ciddiye almayan birçok insanı şok etti.
Anti-faşistlerin yıllardır yürüttüğü anti-faşist ve ırkçılık karşıtı mücadeleler, eylemler, gösteriler, uyarı nöbetleri vb. bir anda patlayıcı bir şekilde arttı ve kitlesel bir nitelik kazandı. İnsanlar “Faşist tehlikeye karşı” eylem çağrılarına kitlesel olarak karşılık verdi. Birçokları için günün sloganı “Bir daha asla şimdidir” oldu. Etkileyici ve cesaret verici olan ise bu kadar çok insanın bir araya gelerek subjektif olarak faşizme ve faşist tehlikeye karşı tavır almasıydı.
Ne var ki bu bağlamda şu gerçek merkezi öneme sahiptir: Egemen sınıf, burjuvazi, iktidarını sürdürmek için şu anda faşist harekete değil, bilakis geleceğe yönelik olası bir yedek olarak ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle çoğunluk kendisini rahatlıkla “anti-faşist” olarak sunabilmektedir.
AfD ve diğer açık faşist parti ve gruplar bugün burjuvazinin bu çoğunluğuna kendi iktidarlarını sürdürme araçları olarak hizmet ediyorlar. Bunlar faşizme karşı mücadeleyi, faşizmi barındıran ve doğuran sistemin korunması, kapitalizmin korunması mücadelesine dönüştürmek için kullanılıyor. Aynı zamanda anti-faşist mücadelenin radikalleşerek faşizmin köklerine karşı bir mücadeleye, kapitalist sisteme karşı bir mücadeleye dönüşmesini de engellemek için.
Aiwanger gibi faşistler de dâhil olmak üzere tüm burjuva partilerden seçilen burjuva siyasetçi şürekâsı yaklaşan yerel ve Avrupa seçimleri için kitle hareketini bir araç olarak kullanmayı denedi ve kullanmaya devam ediyor. Almanya’nın doğusundaki bazı eyaletlerde oldukça büyüyen ve kendisini “Almanya’daki tek muhalefet partisi” olarak konumlandıran sinir bozucu rakip AfD’ye hadlerini bildirmeyi hedeflemektedirler.
Her şeyden önce AfD ve diğer açık faşist gruplar bilinçli olarak faşizmle özdeşleştiriliyor. Faşizme karşı mücadele bilinçli olarak AfD ve şürekâlarına karşı mücadeleye indirgeniyor.
Georgi Dimitrov
Faşizmin Saldırısı ve Faşizme Karşı İşçi Sınıfının Birliği İçin Mücadelede Komünist Enternasyonal’in Görevleri
Yoldaşlar, EKKI [Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi], 13. Plenumunun doğru olarak tanımladığı gibi, iktidardaki faşizm, “finans kapitalin en gerici, en şoven ve en emperyalist unsurlarının açık terörcü diktatörlüğüdür.” (…) Faşizm örneğin Otto Bauer’in ileri sürdüğü gibi, sözüm ona “her iki sınıfın, proletarya ve burjuvazinin üzerinde” duran bir devlet iktidarı değildir. İngiliz sosyalisti Brailsford’un açıkladığı gibi, “devlet cihazını ele geçiren, başkaldırmış küçük burjuvazi” de değildir. Hayır, faşizm, ne sınıflar üstünde yer alan bir iktidar, ne de küçük burjuvazinin veya lümpen proletaryanın finans kapital üzerindeki iktidarıdır. Faşizm, finans kapitalin iktidarının ta kendisidir. İşçi sınıfıyla, köylülüğün ve aydınların devrimci kesimiyle teröristçe hesaplaşmanın örgütlenmesidir. Dış siyasette faşizm, diğer halklara karşı hayvanca nefret körükleyen şovenizmin en vahşi biçimidir. (…)
Fakat faşizm hangi maskeye bürünürse bürünsün, hangi biçimde ortaya çıkarsa çıksın, iktidara hangi yoldan gelirse gelsin:
Faşizm, sermayenin emekçi kitlelere en gaddarca saldırısıdır.
Faşizm, en sınırsız şovenizm ve yağma savaşıdır.
Faşizm, kudurmuş gericilik ve karşı devrimdir.
Faşizm, işçi sınıfının ve bütün emekçilerin en azgın düşmanıdır!
Georgi Dimitrov, Komünist Enternasyonal’in VII. Dünya Kongresi’nde, 02. 08. 1935, sunduğu rapor, Seçme Yazıları, cilt 2, s. 525 vd., s. 530, Almanca; Türkçesi: G. Dimitrov, Faşizm ve İşçi Sınıfı, s. 11, 16, İnter Yayınları, Nisan 1996, İstanbul
İkiyüzlülerle birlik olmaz!
Bu şekilde, Almanya’da faşizmin gelişiminde baş sorumluluğunu taşıyan ve taşımaya devam eden diğer burjuva siyasetçilerin ve partilerin kendilerini anti-faşist mücadeleciler gibi gösterebiliyorlar.
Evet, Almanya’daki iç faşistleşmenin baş sorumluları onlardır. İltica yasalarını, polis yasalarını vb. keskinleştirmeye karar verenler onlardır. Örneğin NSU’nun dokuz göçmeni öldürmesinden sorumludurlar. Failler, Anayasayı Korumanın memurları tarafından kanıtlandığı üzere gözlemlendi ve “eşlik edildi.” Mesela, eğer bizzat kendisi yapmadıysa, Halit Yozgat’ın öldürülmesine tanık olan, “Küçük Adolf” lakaplı Anayasal Koruma memurunuz!
Bu politikacılar aynı zamanda Almanya’da askerileşmeyi yoğun bir şekilde ilerleten kişilerdir. Almanya’yı pratikte Ukrayna’da devam eden savaşta savaş tarafı hâline getirenler aslında onlardır. Filistin’deki soykırım savaşında Almanya’yı amasız ve fakatsız Netanyahu savaş kabinesinin siyonist politikalarının arkasında konumlandıranlar onlardır.
Bugün Almanya’da radikal İslamcı Hamas’tan ve onun terörist yöntemleriyle kendi arasında mesafe koymak yeterli değildir. Hayır, egemen siyaset, Almanya’nın devlet raconu adına, İsrail’in Hamas’a karşı yürüttüğü güya “savunma savaşı”nda onun amasız ve fakatsız desteklenmesini talep ediyor.
Bu sözüm ona “savunma savaşında” 2,4 milyon üzerinde Filistinli, kendi ülkelerinde mülteci durumuna düşürülüyor; savaşın başlangıcından bu yana 34.000 Filistinli [9] İsrail askerleri tarafından öldürüldü, Gazze Şeridi’ndeki binaların yarısından fazlası bombardımanlarla yerle bir edildi, Gazze Şeridi’ndeki halkın bırakın ilaç ve sağlık hizmetini, yiyecek ve içme suyuna sahip olmaması, İsrail’in savaş politikası kınanması için ve insanca davranmak için yeterli sebep değil; ne bir eksiği ne bir fazlası!
Hayır, onlar ırkçılık karşıtı mücadele adına İsrail’in korunmasını Temel Kanun’a “devlet raconu” olarak pekiştirmeyi tartışıyorlar. Müslüman çoğunluğun olduğu ülkelerden, her şeyden önce Arap ülkelerinden gelen her göçmen, “aslında” bir Yahudi düşmanı olarak zan altındadır. Filistin’deki güncel savaş hakkında yorum yapmaya başlamadan önce, siyonist siyaseti eleştirmeye cesaret etmeden önce, Hamas’la kendi aranızda temelli bir mesafe koymak gerekiyor. Ve bu, dünyanın şimdiye kadar gördüğü en Yahudi düşmanı faillerin ülkesinde! Endüstriyel cinayet makinelerinde öldürülen altı milyon Avrupalı Yahudi’nin vebali, Alman politikacılarının “siyonistleri anlayanlar” gibi davranmalarıyla daha azalmıyor.
Almanya’da faşist partilerin güçlenmesi, faşist hareketin gelişmesi, mücadele edilmesi gereken bir tehlikedir. Bunun “Almanya” için bir tehlike olduğundan değil. “Almanya” artık egemen emperyalist Alman burjuvazisinin devletiyle eşanlamlı hâle geldi. Bu, “demokrasi” için bir tehdit olduğundan dolayı değil. Demokrasi, bugün Almanya’da burjuvazinin işçi sınıfı ve çeşitli milliyetlerden emekçi nüfus üzerindeki diktatörlüğünün hüküm sürme biçimidir.
Hayır, faşizme karşı mücadele etmeliyiz; çünkü o işçi sınıfının ve emekçi halkın en kötü düşmanlarından biridir. Ne var ki faşizmin burjuva diktatörlüğünün bir biçimi olduğunun bilincinde mücadelemizi yürütmek zorundayız.
Anti-faşist mücadele, burjuvazinin iktidarına karşı bir mücadele olarak anlaşılmak ve yürütülmek zorundadır. Faşizmin kapitalizmin bir ürünü olduğu bilinciyle buna öncülük etmek zorundayız. Ve o kapitalizme karşı bir mücadele olarak anlaşılmak ve yürütülmek zorundadır. Ve bunu bugün Almanya’da, faşistlerin iktidarı ele geçirmesinin henüz burjuvazinin ezici çoğunluğu tarafından henüz gerekli görülmediği ve güncel olarak iş hayatına zarar verecek şekilde görüldüğü olgusunun bilinciyle yapmak zorundayız.
Bugün Almanya’da burjuvazinin anti-faşist kesimleriyle anti-faşist birleşik bir cephe gündemde bulunmamaktadır.
Bugün anti-faşist eylemlere katılan burjuva partilerinin temsilcileri, anti-faşist değil, arkalarından teneke çalınarak kovalanması gereken ikiyüzlülerdir.
Tüm demokratik, anti-faşist, devrimci ve komünist hareket ve örgütler, emekçileri, işçileri bu mücadelede birleştirmek ve bu sisteme karşı mücadele ilan etmek acil görevleriyle karşı karşıyadır!
[Herşeye Rağmen, Sayı 94, Mayıs 2024, sayfa 8-11’den Türkçeye çevrilmiştir]
——————
Dipnotlar:
[1] correctiv.org/topics/secret-plan-research/
[2] Bundestag.de/dokumente/textarchiv/2024/kw03-de-rueck fuehrung-986284
[3] correctiv.org/news/new-rights/2024/01/19/faq-sevret-plan-research-correctiv/#new
[4] de.euronews.com/2018/05/16/alice-weidel-afd-speaks-in-bundestag-of-headscarf-girls-and-knives-men
[5] volksverpetzer.de/hintergrund/25-hoecke-zitate/
[6] diss-duisburg.de/2024/01/from-voluntereering-to-remigration/
[7] laws-on-the-internet.com
[8] destatis.de/DE/Themen/Gesellschaft-Umwelt/Bevoelkerung/Migration-Integration/Tabellen/migrationhintergrund-geschlecht-insgesamt.html
[9] Durum Nisan 2024 ortası itibarıyla
BİLDİRİ
DİRENİŞ…FAŞİZME KARŞI SOKAĞA…
AfD’nin faşizmde tek başına olmadığını,
onun, sadece buzdağının görünen kısmı olduğunu bilerek…
kapitalist sistem, faşizmin içinde büyüdüğü
ve sermayenin ihtiyaç duyduğu anda içinden sürünerek çıkıp geldiği rahimdir!
Kimlikçiler’den Sellner gibi günümüzün “modern” neo-Nazi tiplerinin bazı sözde kodamanlarının yanı sıra bazı AfD ve CDU’lu politikacıların Potsdam’daki oldukça iyi bilinen bir villada gerçekleştirdikleri ve “gerçek Alman olmayanların”, “ülkelerine geri gönderilmesinin” konuşulduğu iddia edilen sözde “gizli toplantısı” sonrasında Almanya’nın her yerinde yüzbinlerce insan anti-faşist gösterilerde bir araya geldiler. Başlangıçta, bütünüyle kendiliğinden bir şekilde, farklı milliyetlerden, cinsiyetlerden, her sınıftan ve tabakadan insanlar, faşist AfD partisinin güncel gelişmesine ilişkin hoşnutsuzluklarını ve öfkelerini ifade etmek için çok sayıda sokaklara döküldü. Güncel anketlere göre bu parti, Doğu Almanya’nın beş federal eyaletindeki en güçlü siyasi güçtür. Batı eyaletlerinde de oy toplamak için Hamelin’in Fareli Köyün Kavalcısı gibi ülke çapında dolaşıyor. Göstericilerin büyük bir kısmı bu gelişme nedeniyle demokrasinin tehlikede olduğunu görüyor. Hiç de az olmayan sayıda insanlar AfD partisinin yasaklanmasını talep ediyor.
Resim: “Kein Bock auf Nazis”: Nazilerden hiç hoşlanmıyorum
Biz komünistler, kesinlikle anti-faşist olmak niyetindeki kitlenin gösterilerinden memnunuz. Faşizme karşı kitlesel bir hareketin gelişmesi bizleri sevindiriyor. Gösterilerde şunu duyduğumuzda hoşnut oluyoruz: “Anti-faşizm tavır olmalıdır.”
Ne var ki tüm samimi ve anti-faşist zihniyetli göstericilere şu soruyu sormak istiyoruz:
Peki, nasıl oluyor da CDU/CSU/SPD/FDP/GRÜNE’lerden siyasetçiler bu gösterilerde kendilerini bir anda gerçek anti-faşist mücadeleciler olarak sunabiliyorlar? Pek çok miting ve gösteride kendilerini ön plana çıkarıp, yalan ve ikiyüzlü konuşmalar yapabiliyorlar? Bu, nasıl bir ikiyüzlülüktür? AfD’nin “Almanya’dan Afrika ülkelerine” zorla sınır dışı etmek istediği tüm göçmen, mülteci ve göçmen kökenli Alman vatandaşlarına yönelik faşist kışkırtması ile İçişleri Bakanı Faeser’in yeni yasası arasında fark nerededir? Alaycı bir şekilde “Ülkesine Geri Dönüşü İyileştirme Yasası” olarak adlandırılan yasa, Alman Federal Meclisinde 18 Ocak’ta Alman Federal Meclisi’nden geçti.
Tam da anti-faşist, ırkçılık karşıtı ve AfD aleyhine mitinglerin bugüne kadarki en yüksek katılımcı sayısıyla şehirlerde gerçekleştiği bir dönemde. “Almanya bir dayanışma ülkesidir” basmakalıp klişesi altında mültecilerin sınır dışı edilmesi yoğun bir şekilde keskinleşiyor. Zaten sınırlı olan ilticacıların hakları daha da kısıtlanacak, kaldıkları yerler her an aranabilecek, “yurtdışı edilmek üzere göz altıları” sayısı 10’dan 28’e çıkarılacak ve mültecilerin fiili olarak başka ülkelere zorla sınır dışı edilmesi infaz edilecek. [1]
Evet! Ayağa kalk! Büyüyen faşizme, faşist örgütlere, ırkçılığa karşı mücadele etmek, dur demek acilen gereklidir. Birçok dürüst ve samimi emekçi, anti-faşist, ırkçılık karşıtı, işçiler, demokratlar, devrimciler sokaktadır. Bu, büyük bir umut işaretidir. Ama ancak işçi sınıfıyla birleşirsek, yalancı siyasetçilerden uzaklaşıp, onların içi boş sözlerini teşhir edersek, bir şeylere ulaşırız. Şu anda direnişi ele geçirmiş durumdalar ve tüm demokratların en iyisi gibi davranıyorlar. Bu, tamamen sahtekârlık veya ikiyüzlülüktür.
Çünkü şu anda toplumu militarize eden, “savaşa hazır” hâle getirmek isteyen, federal ve eyalet düzeyinde polis yasalarını keskinleştiren, ırkçı “yabancı” düşmanı AfD programını “Geriye Yollamayı İyileştirme Yasası” ile çıkartan politikalara karar veren ve uygulayanların hepsi onlardır. Şu anda Almanya’yı yasalarıyla faşistleştirenler AfD nezdinde kendilerinden daha saldırgan olan arkasına sığınarak kendilerini temize çıkaracakları bu günah keçisi bulmaktadırlar.
Biz ise şunu diyoruz: Faşizm, açıkça faşist olan birkaç politikacının, partinin vb. ürünü değildir. Faşizm, kapitalist sistemin bir ürünüdür. İktidardaki faşizm, burjuvazinin açıkça terörist diktatörlüğünden başka bir şey değildir.
Bugün burjuva demokrasisi biçiminde bir diktatörlük altında iktidarda olan aynı burjuvazidir. Ve bu burjuvazi, örneğin bir savaşta faşist yönetim biçimine ihtiyaç duyduğunda, eğer işçilerin, emekçilerin devrimi tarafından engellenmezse, açıkça faşist partileri iktidara getirecektir. Burjuva demokrasisi ile faşist diktatörlük arasında Çin seddi yoktur. Alman faşizminin 1933’te başında Hitler’in bulunduğu iktidara yükselişi bunu barbarca bir tarzda gösterdi.
Almanya’nın her yerindeki kitlesel gösterileri destekliyoruz ve gücümüz el verdiğince onlara katılıyoruz.
Anti-faşist zihniyetli, “Bir daha asla!” diye haykıran, AfD’nin yasaklanmasını isteyen tüm insanlara çağrıda bulunuyoruz: Şimdi “anti-faşist” olarak kendilerini hoş göstermeye yeltenen burjuva siyasetçilerden şunu talep edin: Defolun ikiyüzlüler! Bıktık sizden artık!
Sadece AfD’ye karşı değil, faşizmin bazı temsilcilerine karşı değil, genel olarak faşizme karşı mücadele edelim!
Faşizmin temeli olan kapitalist sömürü sistemine karşı mücadele edelim!
Ocak 2024
[Resim 4: Orijinal metin sayfa 18’ in yazı/bildiri bittikten sonra altında iki sütunu kapsayan yürüyüş resmi]
[Herşeye Rağmen, Sayı 94, Mayıs 2024, sayfa 17-18’den Türkçeye çevrilmiştir]
————
[1] Bu bildirideki 21 Ocak 2024 tarihinde Münih’teki yürüyüşte burjuva konuşmacılara izin verilmesiyle ilgili bir cümleyi, nihayetinde yürüyüşte kimlerin konuştuğunu araştıramadığımızdan dolayı sildik.