İsrail siyonist devletinin Filistin halkının haklarına yönelik saldırısı, özellikle Doğu Kudüs’teki Şeyh Jarrah mahallesinde son zamanlarda yaşayanların yasal yollarla ve silah zoruyla tehcir uygulamasıyla, son zamanlarda giderek daha tehlikeli bir boyut kazandı. Bunun öncesinde, siyonist orduların sokaklarda dolaşıp “Bütün Arapları öldürün!” diye bağırdığı provokasyonlar vardı. Ramazan ayının başlangıcından bu yana İsrail polisi, inanan Arapları El Aksa Camiinde taciz etti. Meşru Filistin protestoları karşısında, siyonist güçler çeşitli türlerde ölümcül ateşli silahlar kullandı ve bu Filistinli kadınların, çocukların ve yaşlıların ölümüne yol açtı. İsrail polisi ve ordusu, Tel Aviv yakınlarındaki Lod şehrinde Arap nüfusun protestolarını acımasızca bastırdı. Bu, bu şehirde ilk kez olağanüstü hâlin doğmasına yol açtı. İsrail’e yönelik saldırılar, Altı Gün Savaşı’ndaki “zaferinin” resmi kutlamalarıyla aynı zamana denk geliyor.
Gazze’de İsrail ordusu sivil mahalleleri bombalamaya devam ediyor ve aynı zamanda yüksek gökdelenleri yıkarak düzinelerce masum Filistinliyi öldürüyor. 17 Mayıs’a kadar, saldırılar 61’den fazlası çocuk olmak üzere 200’den fazla kişinin ölümüne neden oldu. Yüzlerce kişi yaralandı. El Cezire haber kanalı ve AP’nin ofisleri yıkıldı. İsrail ordusu, 2014’ten bu yana Filistin’e yönelik en büyük hava saldırılarını gerçekleştiriyor. Pek çok Batı ülkesindeki emperyalist propaganda makinesi, bu saldırıların Hamas “milislerinin” silahlarına bir tepki olduğu ve meşru müdafaa olduğu yanılgısını yayıyor. Ancak bu saldırılar sadece savaş suçları ve soykırımdır. İsrail hükümeti, Filistin halkının haklarını etkileyen tüm BM kararlarını kasıtlı olarak ihlal etmeye devam ediyor. Ve bu ABD emperyalizminin, siyonist işgal politikasıyla yakından ilişkilidir.
ICOR, Filistin topraklarındaki siyonist katliamları, yargı ve silahlı güç kullanarak topraklarının yağmalanmasını kınıyor ve Filistin halkına ve onun yaşamsal güçlerine ve siyonist sömürgeciliğe karşı mücadelelerinde direnişlerine desteğini ilan ediyor. ICOR, devrimci işçi hareketi geleneği boyunca ırkçı teori ve anti-semitizmin şiddetle kınandığını vurguluyor. İsrail hükümetinin kriminal politikalarına yönelik eleştirilerin anti-semitizm olarak damgalanmasına kesinlikle reddediyor. Geçen hafta Filistin halkının mücadelesiyle dayanışma içinde olan yüzbinlerce katılımcının katıldığı dünya çapında yüzlerce kitlesel miting düzenlendi. Giderek daha fazla İsrailli Yahudi, Filistinlilerin işgale karşı mücadelesini destekliyor ve bizzat katılıyor. İtalya’nın Cenova limanında liman işçileri, Filistinlilerle dayanışma göstergesi olarak gemilere İsrail’e yönelik silah yüklemeyi reddettiler. ICOR, tüm örgütlerini Filistin halkıyla dayanışma içinde olmaya ve devam eden çocuk, kadın ve yaşlı katliamlarını kınamaya çağırıyor.
Filistin için özgürlük! Yaşasın Filistin!
Filistin’in siyonist kolonizasyonunu durdurun!
19 Mayıs 2021
KOLOMBİYA HALKININ MÜCADELESİYLE DAYANIŞMA!
DUQUE HÜKÜMETİNİN ACIMASIZ FAŞİST BASKISINI DURDURUN!
28 Nisan’da başlayan ülke çapındaki büyük grev “paro nacional”, bunun öncesinde El Cerejon madencilerinin bir hafta süren grev sinyali ve bunun yanı sıra ülke çapında halkın devasa ve militan seferberliği halk düşmanı, ABD güdümlü Duque hükümetini geri püskürtmeyi başardı. Daha 21 Kasım 2019 ulusal grevi ve 2020 protestoları hükümeti baskı altına almıştı. Pandeminin şiddetlendirdiği ekonomik krizin etkilerini halka, işçilere ve orta sınıf sektörüne ödetmek için bindirdiği vergi reformunu geri çekmek zorunda kaldı.
Grev çok büyük ve 15 gündür devam ediyor ve işçi sınıfı örgütleri ve halk örgütleri, sağlık ve halk eğitimi, temel gelir, toplumsal protesto hakkı gibi başka taleplerde de bulunuyor. Başta Bogota, Medellín, Cali, Barranquilla, Montería, Ibagué, Neiva, Bucaramanga, Manizales, Pereira, Pasto Popayán, Tunja’da ve nihayetinde büyük, orta ve küçük kırsal ve kentsel şehirlerde 700 bin kişi yürüyüşlere katıldı. Militarizasyon ve polis vahşeti ve Korona virüs kısıtlamalarına rağmen, her zamankinden daha fazla olmak üzere, işçi ve halkın diğer kesimleri mücadele günü 1 Mayıs’ta sokaklarda gösteri ve yürüyüşteydi.
İşçiler, köylüler, indigenler (yerli halktan insanlar-ÇN), sağlık çalışanları, ulaşım işçileri, kamyon ve taksi şoförleri, motosiklet sürücüleri, sanatçılar, aydınlar, öğretmenler, öğrenciler, küçük ve orta ölçekli işletme ve sanayicileri, sokak satıcıları ve LGBT kişiler başta olmak üzere birçok kadın ve genç, kahramanca bu mücadeleyi verdiler. Polis ve ordunun barbarca baskılarına rağmen, şimdiden 40 kişinin katledilmiş, yüzlercesinin tutuklanmış ve kaybettirilmiş ve çoğu gözünden yaralanmış olmasına karşın, başta gençlik olmak üzere bu seferberlikler durmadı ve militanca tepkiler devam etti.
Emperyalist kapitalist sistemin krizinin etkilerini ödememek, faşist hükümet politikalarına ve onların barbarca baskılarına karşı çıkmak ve derin umutlar açmak için haklı olarak isyan eden kardeş Kolombiya halkının bu kahramanca ayaklanmasının önünü ve toplumsal değişim yolunu açmak için uluslararası işçi sınıfı ve militan kitle hareketlerinin en büyük dayanışmasını göstermesinin ve her ülkede sınıf mücadelesindeki çabalarımızı iki katına çıkararak ve uluslararası koordinasyonu sağlayarak onları desteklemenin zamanıdır.
14 Mayıs 2021
8 MAYIS’TA ICOR, HİTLER’İN FAŞİZMİNİN YERLE BİR EDİLİŞİNİ ANIYOR
Birçok ICOR örgütü, 8 Mayıs’ta faşizme ve emperyalist savaşa karşı ortak mücadele gününü kutluyor. Bu günün uluslararası önemi var. Şu anda 96 yaşında olan ve hayatta kalan son kişilerden biri olan Esther Bejarano, 8 Mayıs’ın resmi tatil olmasını talep ediyor. “Değiştirmek için hatırlıyoruz. Bunun anahtarı gençlik”. Onlar gelecek için sarsılmaz savaşçılar olmalılar.
8 Mayıs 1945’te, Hitler Almanya’sının faşist zulmü, Berlin’deki Sovyet karargâhındaki Alman Genelkurmay Başkanlığı’nın teslim olmasıyla sona erdi. Faşist canavarı nihayet yere deviren, Sosyalist Sovyetler Birliği’nin muzaffer Kızıl Ordusu’ydu. Naziler tarafından köleleştirilen Alman halkı ve Avrupa halkları özgürleştirildi.
Hitler, dünya hâkimiyeti için İngiliz ve Amerikan emperyalizmiyle mücadelede Alman emperyalizminin başlangıç konumunu güçlendirmek için neredeyse tüm Avrupa ülkelerine “yıldırım savaşları” ile saldırmıştı. Bununla birlikte, temel amacı, komünizme devrimci kurtuluş perspektifini sonsuza kadar ortadan kaldırmak için sosyalist Sovyetler Birliği’nin fethi ve yok edilmesiydi. Ama sonuç farklı oldu.
Proletaryanın ve onun devrimci partisinin önderliği altında, Rusya’daki kitleler kendilerini kapitalizmin boyunduruğundan kurtarmayı ve Sovyetler Birliği’nde sosyalizmi inşa etmeyi başarmıştılar. Onların gözünde Alman faşist ordularına karşı savaş, tüm Sovyet halkı için bir kurtuluş savaşıydı. 3 Temmuz 1941’de bir radyo konuşmasında Stalin şöyle sesleniyordu:
“Ülkemizi faşist zalimlere karşı savunmak için yapılan bu yurtsever ulusal savaşın amacı, sadece ülkemizi saran tehlikeyi ortadan kaldırmak değil, aynı zamanda Alman faşizminin boyunduruğu altında inleyen tüm halkların yanında yer almaktır. Bu kurtuluş savaşında tek başımıza kalmayacağız. “
Sovyet kitlelerinin büyük bir birleşik cephede, nihai kurtuluş mücadelesini hayal edilemeyecek fedakârlıklarla yürütmesini sağlayan sosyalist bilinçti. Ancak Sovyet orduları yenilgiye uğramış faşist birlikleri Almanya’ya kadar sürdüklerinde İngiltere ve Amerika, 1944’te D-Day işgaliyle (Fransa Normandiya Çıkartması -ÇN) ikinci bir cephe açtılar, böylece Hitler’in Almanya’sına karşı kazanılan zafer başkalarına, yalnız Kızıl Ordu’ya bırakılmayacaktı.
Bugün, Hitler faşizmine karşı kazanılan zaferden 76 yıl sonra, dünya halkları yeni görevlerle karşı karşıyadır. Genel olarak emperyalist savaşa hazırlık eğilimi, savaş tehlikesini daha da artırmaktadır. Bu kendisini faşist hareketlerin yükselişinde, ticaret savaşlarında, kitlesel silahlanmada, büyük ölçekli askeri manevralarda, hedefli provokasyonlarda, işgal tehditlerinde, emperyalist ülkelerin yerel çatışmalarda doğrudan karşı karşıya gelmesine kadar ve nihayetinde bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın yaklaşırlığında göstermektedir.
Bugün baş savaş kışkırtıcısı ABD emperyalizmidir. Amerikan birlikleri NATO çerçevesinde Rusya sınırında konuşlandırılıyor. ABD Başkanı Biden, Çin’i nükleer silah kullanımıyla açıkça tehdit ediyor, çünkü Çin, ABD’nin tek süper güç olarak rolünü yalnızca ekonomik olarak değil, aynı zamanda siyasi ve askeri olarak da tartışmaya başlıyor. NATO çerçevesinde Almanya, emperyalist AB’nin lider gücü olarak, yurtdışına askeri birlikleri giderek daha fazla konuşlandırmaktadır.
Birkaç hafta önce kurulan AIAFUF’un (Anti-Emperyalist ve Anti-Faşist Birleşik Cephe) Mayıs ayındaki çağrısında şöyle deniyor: “Bugün en geniş anti-emperyalist birlik her zamankinden daha gerekli! Dünyada, kitlesel mücadeleler ve ayaklanmalarla yükseliyor. Egemenlerin buna cevabı, ideolojik olarak saldırgan bir anti-komünizmle birlikte, hükümetlerin sağa kayışı, devlet aygıtının büyültülmesi, faşizm, ırkçılık ve baskıdır. Bu keskin toplumsal kutuplaşmada, şu soru giderek daha çok ortaya çıkıyor: Çıkış yolu nedir? “
Bugün 8 Mayıs’ta Nazi faşizmine karşı kazanılan zaferi anarken, bu her şeyden önce muzaffer Kızıl Ordu’nun belirleyici rolünün parlatılması anlamına geliyor. Anti-faşist mücadeleyi bölen anti-komünizme karşı durmak gerekiyor.
Uluslararası Anti-Emperyalist ve Anti-Faşist Birleşik Cephe’nin inşasını ilerletin! (AIAFUF) Stalin’in önderliğindeki Sosyalist Sovyetler Birliği Kızıl Ordusu’na şan olsun!
İleriye sosyalizme!
Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!
Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin!
12 Mayıs 2021
Devrimci Parti ve Örgütlerin Enternasyonal Koordinasyonu
www.icor.info