ENVER ŞİMŞEK, ABDURRAHİM ÖZÜDOĞRU, SÜLEYMAN TAŞKÖPRÜ, HABİL KILIÇ, MEHMET TURGUT, İSMAİL YAŞAR, THEODOROS BOULGARİDES, MEHMET KUBAŞIK, HALİT YOZGAT…
Bunlar, bizim asla unutmayacağımız isimlerdir.
Nazi terör örgütü NSU tarafından 6 yıl içinde, 2000’den 2006’ya kadar açıktan açığa ırkçı güdülerle kalleşçe vurduğu, evet, hatta infaz ettiği göçmen kökenli insanlar. Daima aynı cinayet silahıyla.
Köln’de bir NSU bombası gıda dükkânında infilak etti; genç bir kadın ağır yaralandı. Üç yıl sonra Keupstraβe’de bir diğer saldırı, yirmiden fazla insan zalimce yaralandı.
Bunlar, her şeyden önce Anayasayı Koruma Teşkilatının, devlet makamlarının gözetimi ve alenen desteği altındaki cinayetler ve saldırılar idiler. Irkçı-faşist, Alman milliyetçi bağlantılı ağ örgütü “NSU” içinde on yıl boyunca Almanya’yı baştan sona serbestçe fink atıp hareket edebilen ve faaliyet gösterebilen Nazi kiralık katiller tarafından infaz edildiler.
Polis, bu katilleri on sene boyunca faşist ortamlarda değil, bilakis NSU’nun dokuz kurbanının en yakınları arasında “aradı”. Resmi makamlar aileleri, gaddarca ırkçı bir tarzda failler olarak zan altında tuttular, psikolojik olarak terörize ettiler ve teşhir ettiler. Burjuva medya organları için göçmen kökenli küçük esnaf insanlara uygulanan bu cinayetler “döner cinayetleri” idiler! Alışılmış olduğu üzere zanlılar –kendilerinin ırkçı mantığına göre- tabii ki! Göçmen çevrelerinde aranmalıydı! On yıl boyunca!
Ta ki, NSU –kiralık katillerinden ikisinin– 4 Kasım 2011’de, 10 sene önce bugün, sözde intihar etmesine kadar. Ve üçüncü kadın NSU teröristi medya organlarına bir itiraf videosu ulaştırdı ve kendisinin son ikamet ettiği evi Zwickau’daki küçük burjuva bir sitede ateşe verdi. Bu itirafçı videosunda bu dokuz cinayet NSU örgütü adına üstlenildi.
Bunu medya organları, siyaset ve egemenler “NSU’nun kendi kendini ifşa etmesi” diye adlandırdılar. Bu andan itibaren yeni bir yalan kampanyası sahneye kondu:
“NSU, sadece üç kişiydi!” İkisi kendi kendisini öldürmüştü. Üçüncü kadın NSU faili polise teslim oldu ve onun hakkında Münih’de beş yıldan fazla süren dava açıldı.
Her şeyden önce bu somut durumda “NSU Kompleksi dağıtılsın!” mahkemesinde biraraya gelen ve bizzat gerçekten açıklığa kavuşturmayı ilerleten anti-ırkçı hareket baskısı vasıtasıyla bu kadın Nazi faili ezici kanıt malzemesi sayesinde müebbet hapis cezasına mahkûm edilmek zorunda kalındı. Fakat mahkeme müebbet hapis cezası vermedi. Yani o en geç 26 yıl içinde serbest bırakılacak.
Haklarında birlikte dava açılmış bulunan dört erkek Nazi ise üstüne basa basa NSU bağlantı ağının üyeleri olarak değil, bilakis sadece silah tedarik etme vb. nedenlerle gülünç derecede düşük cezalara çarptırıldılar. Bu karar kesinleşmiştir.
Böylece şansölye Merkel tarafından cinayet kurbanlarının ailelerine vaat edilmiş bulunan “tam açıklığa kavuşturma” halledilmiş oldu! Aslında devlet makamları tarafından hiçbir şey aydınlatılmadı. Her ne kadar eyaletlerde sekiz, Federal Parlamento iki NSU –araştırma komisyonu– tarafından binlerce sayfa kâğıt dağları üretilmiş olsa da bunların sadece tek bir hedefi vardı: Sözde “NSU Triyosu”nun gerçekten mevcut bulunan örneğin polis ve Anayasayı Koruma Teşkilatıyla bağlantılarını karartmak. Soruşturmalardaki ırkçı yaklaşım tarzını inkâr ve reddetmek ve siyaset, devlet aygıtını ithamlardan arındırmak.
Halkı bağlantı ağı yok, bilakis tüm bunlar “karanlık” bir “dünya resmine” sahip kafayı yemiş bir üçlünün eseri olduğuna inandırmak için her şey yapıldı. Bizzat kendilerini Milliyetçi Sosyalist Yeraltı olarak ifşa etmiş bulunan Naziler “kafaları karışmış” olarak damgalandılar!
Devlet makamları tarafından yapılmış bulunan açıktan açığa yardım ve yataklığa “başarısızlık” adı verildi ve halının altına süpürüldü. Ne var ki tüm bunlar işe yaramadı!
Birçok insan “NSU” olayında, devlet ile faşistlerin elele gittiklerini kavradı. Birçokları bu ırkçılığın toplum içinde derin kökleri bulunduğunu anladı.
Birçokları, Almanya’da ırkçılığın devlet kurumlarında, polis, Anayasayı Koruma Teşkilatı, federal ordu, adliye, parlamento içinde yapısal olarak kök salmış olduğunu gördü.
Birçokları, faşistlerin, ırkçıların göçmenlere, anti-faşistlere, kendilerinden farklı düşünenlere, “Alman/normal olarak değil” diye tanımlanmış herkese saldırılarına karşı kesinlikle bu devlete güvenemeyeceğini pratikte öğrendiler.
Ancak anti-faşist kendini koruma vasıtasıyla kendimizi koruyabileceğimiz de giderek daha acilen berraklaşıyor. Ve ırkçılığa ve faşizme karşı mücadelemizde bizzat bu devlet merkezde durmak zorundadır.
Faşist-ırkçı saldırılar ve cinayetler Alman sınıflı toplumunda günlük gerçekliktir. Bunlar bugüne değin gaddarca sürüp gitmektedir. Chemnitz’deki kışkırtma avı, Hanau ve Halle’deki cinayetlerin acilen gösterdiği gibi! Açıktan açığa faşist bir parti federal parlamento ve tüm eyalet meclislerinde oturmaktadır. İki doğu eyaletinde bu parti en güçlü partidir. Fakat faşizm ve ırkçılık onunla sınırlı değildir.
Faşist örgütler ve küçük grupların birbirleriyle sıkı sıkıya geniş bağlantılı bir ağı tüm toplum sahalarında ve alanların hepsinde hareket etmektedir. Lakin kendisini güçlendirmekte olan anti-ırkçı ve anti-faşist karşı hareket bu gelişmelere direnmektedir.
Bu hareketlerin devrimcileşmesini engellemek için Alman devletinin çeşitli temsilcileri, devlet başkanı Steinmeier’in Hanau örneğinde olduğu gibi, kendilerini yeniden sahtekârca bir şekilde ırkçılığa karşı mücadeleciler olarak sunuyorlar.
Bu nasıl bir alay etme ve iki yüzlülüktür. Kapitalistlerin devletinin bir temsilcisi, ciddi olarak anti-faşist, anti-ırkçı olamaz. Olsa olsa o ancak iki yüzlü olabilir.
Irkçılık ve faşizm, kendisinin iktidarını ayakta tutabilmek için kapitalizmin ürünleri ve araçlarıdırlar.
Onuncu yıldönümünde tüm anti-faşistleri ve anti-ırkçıları, tüm devrimcileri “Hatırlamak mücadele etmek demektir” demeye çağırıyoruz:
Faşist barbarlığın tüm kurbanları anısına, aileler, yakınları ve dostlarıyla dayanışmacı destek içinde!
Kötünün köklerini kurutalım!
Birleşmiş güçlerle ortak bir şekilde ırkçılığa ve faşizme karşı mücadeleyi devrimci bir biçimde kapitalizme karşı, sömürüsüz ve baskısız yeni bir dünya için, sosyalist bir dünya için mücadele olarak yürütelim.
TROTZ ALLEDEM! Kasım 2021
trotzalledem.org – trotzalledem1@gmx.de
V.i.S.d.P: H.König, Kafkastr. 56, 50829 Köln